Otuz Beş Yaş




Yapraklar ağaç dallarından tek tek dökülüyor, yağmur damlaları camları ıslatıyordu. Ne vakit kahvesini eline alsa kokusu alır götürürdü uzaklara. Uzaklara dalan gözleri geçmişe dalardı evlerinin önündeki kiraz ağacına bakar için için dert yanardı. Kapalı kapıları yoktu onun başkaları gibi ardına sığınabileceği. Her yer kahverenginin muhteşem tonlarını barındırıyordu. Yaprakların sararmış rengi toprağın rengiyle ne de uyumluydular. Kahvesi elinde montunu giyer giymez kendini dışarıya attı. Havanın soğuk bir o kadarda yumuşak olması dışarıda vakit geçirmesini sağlamıştı. Köpekleri sevmiş çocuklara gülümsemişti. Çocukluğuna güler gibiydi aslında. Gençliğini atlatalı çok olmuştu ne de meşakkatli bir yoldu. Çocuktu ve oyuncaklarının hepsini kenara itmek zorunda kalıyordu. Gençlik her şeye başkaldırıştı aslında. Bitmek bilmeyen isteklerle doluydu. Sonra büyüdü o muhteşem yaşa geldi otuz beş yaş her şeyi boş verme yaşıydı. Kimse için değil kendi için yaşıyordu. Mutlu olmak için gülmeyi öğrendiği yaştı. 

Yorumlar

Popüler Yayınlar