Hayat Dediğin






Yıllar sonra memleketine gitmişti. İçinde inanılmaz bir mutluluk vardı. Babasının büyüdüğü eve gidecekti. Gerçi daha öncelerden çok gitmişti; babaannesi vefat edene kadar. Çok küçüktü o vefat ettiğinde. Yollar bitmek bilmiyordu Yağmur için. Burnunda tütüyordu memleket havası. Küçükken oynadığı bahçelerde kızı koşturacaktı şimdi.
Sokaktan girdiğinde için için ağlamıştı da kimse farkına varmamıştı. Orası onun çocukluğu idi. Camiden gelen ezan sesi, bahçede kaynatılan mısır, at arabasından düşüşü…
Hepsi bir film şeridi gibi geçmişti gözünün önünden. Hayat böyleydi işte sevdiklerini alıyordu hep. Evin kapısının önüne geldiklerinde ailesi ile geldikleri günler geldi aklına. Babaannesi, dedesi ve ev ahalisinin onları merdivenlerde karşıladığı neşeli günler geldi. Ellerinde valizler ile birlikte tahta kapıdan içeri girdiler. Önce bahçeden geçtiler. Ahırın, halı odası, kiler hepsinin ayrı ayrı hikâyesi vardı onda. Merdivende dedesi karşılamıştı. Çok yaşlıydı elinde bastonu ile önce şaşkınlıkla baktı kim ki bunlar der gibi. O anda gözlerine baktığında “dede hatırlamadın mı benim torunun” dedi Yağmur içi paramparça, kaygılı. Dede çınar demekti; ailenin temel taşı idi. Sonra onun da gözleri doldu sanki gençliğini hiç yaşamamış, yaşlılığından çekinir halde. Oysaki daha yirmi gün önce beraberlerdi. O sessiz sessiz uyurken bebek gibi korkup nefesini kontrol etmişti. O gün anlamıştı ki yaşlılık muhtaçlık idi aslında.
Herkes sessiz kalmıştı bir an. Sonra o çok sevdiği salıncağını kurmuşlardı. Ne de çok severdi orada sallanmayı. Hiç ihmal etmeden hemen bindi. Çocuklar gibiydi.  Etrafı dolaşmak için dışarı çıktıklarında ufacık boylu, elinde bastonu ile karşılarından gelen nene babaannesini hatırlattı. Yaşasaydı onlar gibi olacaktı.
 “Kimsiniz siz evladım?” diye sordu nene.
“Hasibe’nin torunuyum” dedi Yağmur.
“Essahtan mı? Amanın maşallah” deyip durdu nene. Sağına döndüğünde karşısına çıkan mahalle fırını, park her yer aynıydı. Gözlerini kapattı ve o soba kokusunu hissetti.
Ne vakit memleket deseler; içi köyüm, dedem derdi. Elinden tutup gezdirdikleri yerlerde bu defa dedesinin elinden tutan Yağmur olmuştu. Cumbalı köşk odanın altına geldiklerinde Rüzgarı hatırladı. Simsiyah, tertemiz güzel yeleleri olan atıydı.

Hayat filmden ibaret değil miydi zaten bir varsın bir yoksun.

Yorumlar

Popüler Yayınlar