Mavi Pencereli Ev



Ihlamur kokusunu hissetti mavi pencereli evin önünden geçerken. Kapıda sessizce oynayan çocuklar, evlerinin önünü süpüren kadınlar; öylece onu izliyorlardı. Yabancıydı o köye. Maviye boyanmış pencereli evlerden birinde sarı menekşe vardı cam kenarında. “Hasta mı var acaba?” diye söylendi kendi kendine. Osmanlı zamanında insanlar evlerinde hastaları var ise cam kenarına sarı renkli, evlenilecek genç kız var ise kırmızı çiçek koyulduğunu biliyordu.
Yürürken kadınlardan bir tanesi yaklaştı ve  “Var ya hastası var o kadıncağızın” dedi usulca. Meryem bakakaldı uzun süre. “Nesi var hastasının” diyebildi. Elinden ne gelirdi bilemiyordu fakat görmek istedi nedensiz. Eve girmek istediğini belirtti kadına. Yardımcı oldu kadın. Önce demir kapıdan girdiler. Ayakkabıların çıkarıldığı yerdi. Bir kat çıktıktan sonra içeriden gelen ses dikkatini çekti. Karşılarına çıkan uzun boylu, uzun sarış saçlarını yemeni ile kapatmış daha yirmili yaşlarının başında olduğunu tahmin ettiği genç bir kadın karşıladı.
“Hoş geldiniz” dedi. İçeride yatan hastası senelerdir yatalak hasta olan annesiydi. Her gün çocuğu gibi yemeğini yediriyor, ihtiyaçlarını gidermesi için yardımcı oluyor onu temizliyordu. Gözlerinden akan yaşlara engel olamadı Meryem. Yüreği yanmıştı, içi acımıştı. “Zor olmuyor mu” diye sordu istemsiz. “Ben bu yaşa geldiysem annem sayesindedir; ne yükü biz yük bilmeyiz anamızı babamızı” dedi kadın.

“Ne şanslısınız bakabileceğiniz bir anneniz var” dedi Meryem ve kapıdan çıkıp gitti.


Çocukluğu geldi aklına annesinin hayal meyal hatırladığı kokusu.. 

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar