Kırmızı Valiz
Kırmızı valizinin içine
doldurduğu eşyalarını da alarak acelece evden çıktı. Son kez dönüp ardına
baktığında yılları geçmişti o evde. Onca kötü hatırası vardı. Gardırobunun
darmadağın kalması umurunda bile değildi. O kadar yılmıştı ki o evden bir
dakikasına bile tahammülü yoktu. Babası öldükten donra üvey annesi ne eziyetler
etmişti ki canına tak etmişti.
O yaşta nereye gideceğini bilemeden evden uzaklaştı.
Gözyaşları içerisinde. Annesi öldükten sonra babasının eş diye getirdiği kadın
artık kimsesiz olduğunu bildikten sonra yapmadığını bırakmamıştı. Çıkıp gittiği
ev onun hakkıydı fakat onu yollayacak ne güce ne karaktere sahipti. Annesinden
kalan tek dalı anneannesi idi ancak oda bakım evindeydi; hastalığından dolayı. Elinde
valizi, üzerinde kimsesizliğin yükü anneannesinin yanına gitmeye karar verdi.
Delicesine yağan yağmur sırılsıklam ıslatmıştı. Yaşlılar evinin kapısında orta
yaşlı, hafif göbekli bir adam duruyordu. Nazlı adamın karşısında öylece durunca
bekçi “kızım senin bu yağmurda ne işin var dışarıda? Kime baktın sen?” dedi
birden yumuşacık sesi ile. Nazlı acıkmıştı ve cebinde başka yere gidecek parası
kalmamıştı. Anneannesinin yanı onun sığınağıydı.
“Ben Nazlı amca anneannem burada kalıyor. Benim onu görmem
lazım. Yardım eder misiniz?” diye sordu.
Tedirgindi anneannesinden uzun zamandır haber almamıştı. Ya öldüyse diye
düşünmeden edemedi.
Nazlıyı içeriye alan bekçi yurt müdürü ile görüştükten sonra
onu müdürün odasına çağırdı.
“Merhaba Nazlıcığım” diyen yurt müdürünün sesindeki telaşı
anladığında Nazlı henüz on beş yaşındaydı ve hayatta yapayalnızdı…
Blok Keşif etkinliğime katılmışsınız. Bloğunuzu takibe aldım, teşekkürler. Benim bloğu da takib etmenizi bekliyorum. Takipçiler arasında görünmüyorsunuz.
YanıtlaSilTeşekkürler takip için. Takibe aldım bende sizi.
Sil