Yarım Kalanlara



Koca bir şehrin içinde kaybolmuş gibi dolanıp duruyordu, onu ilk gördüğünde. Tam da trafik ışıklarına denk gelmişti bu görüş. Hızlıca birilerine bir şeyler anlatıyordu telefonda. Elinde kitapları, her zamanki gibi boynunda şalı ile yine eskisi gibiydi. Kalabalıkta birbirlerini görmeleri mümkün bile değilken; araya insanların girmesi ve yaya ışığının yeşili göstermesi ile bu ihtimal iyice yok olmuştu bile. İçini kaplayan anlamsız duyguya esir olmuştu sadece birkaç saniye içinde.  Adından söz etmeyeli uzun zaman olmuştu. Bu kadar bencil olmamalıydı.  Oysa yıllar önce onu terk eden kendisiydi. Şimdi nedendi bu kendini anlamayışı. Tanem için o yıl çok güzel bir seneydi. Tıbbı kazanmış olmasının yanı sıra okulunu birincilikle bitirmişti. Sınav sonuç belgesini eline aldığı gün Tansel onu yarım bırakmıştı. Geleceğe dair farklı planları olan Tansel için, Tanem ’in tıp okuyacak olması onu hayli düşündürmüştü. Uzun yıllar bekleyecek olması onsuz geçireceği günlerinin olması bu yarım bırakışın tek nedeniydi. Sahi kendine bile itiraf edemediği başka nedenleri olamaz mıydı?  Bunları düşünürken kendini dar sokakların arasında bulunan kafelerden birine atmıştı. Göğsünde hissettiği o sancıyı Tanem’ i bıraktığı gün bile hissetmemişti.  Kim bilir belki de geride bıraktığı kadını enkaz halde bulamayışıdır bunun sebebi. Onsuz da ayakta kalabildiğini görmek canını acıtmış olacaktı. Hayat bu kaldığı yerden devam eder elbette. 

-Damla sakızlı Türk kahvesi alabilir miyim?

Sessizliğin bu ürkütücü yanını hissettiği sırada ardından duyduğu bu ses… Nefesini bu kadar yakın hissederken dönüp bakmaya cesareti bile yoktu. Hayat cesaretten ibaret değil miydi? Ne kadar cesaretin varsa buna karşın inişli çıkışlı yaşanmaz mıydı hayat? Aşkta cesaret aranır mıydı? Cesareti olmayan aşkı yarım mı yaşardı hep? Cesareti olan yarım mı bırakılırdı hep?


Yorumlar

Popüler Yayınlar